Wednesday, 21 June 2017

Yürümek...

"Kapadı kitabı. Okumak istemiyorum ki. Asıl öğrenmem gerekenin şu kitapta olmadığını biliyorum. Okumak. Doldurmak boşlukları. Ama boşluklar rastgele açılmış asfalt delikleri değil ki. Rastgele zift dökerek kapayasın. Şimdi, kendi yalanlarımı, dar sokaklarımı, korkaklığımı, beceriksizliğimi tanımadan, tanıyıp da üstüne gitmeden, bu kitabı okumanın yararı var mı? Birşeyler öğrenmek, birşeyleri bilmek, birşeylere daha bilen gözlerle bakmak, biraz daha yukarıdan, biraz daha ileriden güvenmek kendine ve sonra….  Ama yine Serpil Hanım’ın karşısında ya da Frere Antoine’ın önünde bir kaplumbağa gibi çekeceksem ayaklarımı kabuğumun içine, yürüyecek, ilerleyecek yerde, koruyucu kabuğumun gölgesinde kahramanlık düşleri göreceksem…

Önce uzat bacaklarını oğlum, ayaklarının nerelere basıp nerelere basamadığını bil, denizde yürü, geç boynunu… Su yüzünde kalmayı öğren… Nereye bastığını… Nereye basabileceğini… Nereye basman gerektiğini… Bütün bunları düşündü mü Memet?”"

Yürümek, Sevgi Soysal
1970

*

“Yola çıkmak, yolculuk, gezginlik uzun süre yalnızca erkeklerin deneyimledikleri bir alan olarak kalmıştır. Erkekler yola düşer, kızlarsa kaldırıma. Kadınların gezgin olanına sık rastlanmaz. Olanların ise yaşamı hele Türkiye gibi ülkeler söz konusu ise Pippa Bacca’nın örneğinde olduğu gibi Kapıkule’den Gebze’ye kadar sürer ancak. Yol kadınlara kapalı olduğu için zaten evlenmeyen kadına evde kaldı denir. Yollara düşen erkek çoktur da, evde kalan erkek görülmemiştir. Ancak modern toplumlarda kadınların özgürleşmesi ile yol onlara da açılmış ve birçok genç kız önceleri yalnızca toplumsal olarak kabul edilen biçimlerde de olsa yollara düşebilmişlerdir. Yirminci yüzyılın başında genç kız önceleri yalnızca toplumsal olarak kabul edilen biçimlerde de olsa yollara düşebilmişlerdir. Yirminci yüzyılın başında genç kızların evlenmeden evden ayrılabilmeleri ancak yatılı bir hemşire veya öğretmen okuluna gitmek ve daha sonra bu alanda çalışmak yoluyla oluyordu. Florence Nightingale bunun Protestan öncüsüdür. Kırım savaşında yaralı askerleri tedavi etmek için Londra’dan İstanbul’a gelmiştir. Cumhuriyetin ilk kuşağının genç kızları da önce öğretmen okullarına yollanmışlar sonra da öğretmen olarak köy yollarına düşmüşlerdir. Çalıkuşu’nun Feride’si bunun güzel bir örneğidir.”

 "Ergenliğin yüzleri"
Talat Parman : 2010, Bağlam yayınları

*

"İsmi bilinmez bir yerlere yolcuyum,
Dikensiz gül olmaktansa, kardelen olurum."

Oyunlar, Şebnem Ferah
1999

*


İstanbul Kardeleni mektup zarfı üzerine suluboya
Sadi Kutlu Özbay 2013

No comments:

Post a Comment

" In his 2007 book on Jim Jarmusch, author Juan Antonio Suarez remarks that the director’s films “are centrally concerned with situatio...