Putin'in gereksiz bir uluslararası pohpohlanmasına karşı elbette söylenmesi gerekenler söylendi, bu önemliydi. Bu tür bir lider Türkiye için bomboş bir arayıştan başka bir şey olamazdı. Oldukça anlaşılır bir durum. Ancak bari Belarus'la Ukrayna ile hatta Moldova ile bir iki araştırma yapılsaydı da bunlarla biraz karşılaştırma yapabilseydik belki o zaman Türkiye'deki siyaset üzerine de düşünebilirdik.
Türkiye'nin bu kadar Rusya ile karşılaştırılması biraz güçlü bir Türkiye arayışının liberal-demokrat parfümlü bir dışavurumuna benziyor. Rusya ne kadar anti-demokratsa biz de o kadar demokrat olacağız mı, yine de çok anlayamıyorum.
CHP seçmeni, Navalny gibi bir adam onca kırılganlığın içinde yürümeye kalksa etrafında yürürler miydi beraber?
Bari Navalny ile karşılaştırılsa Kılıçdaroğlu? Nasıl olur? Navalny'nin AİHM'e giderken, Moskova sokaklarında yürürken neler çektiğini kim bilir? CHP gibi kalantor bir devletçi partinin rahatlığında yürümesine mi benzer? Türkiye'ye has yargı üyeleri pazarlığının siyasi partiler arası yapıldığı bir ülkede Kılıçdaroğlu ile adalet için yürünse ne değişir?
Kemal Kılıçdaroğlu, bir bakımdan, CHP'nin Suriye savaşı tarafından esir alınmasından başka birşey değil. CHP kadrolarının, ideologlarının ve belirleyici karar vericilerinin bencilliğe, korkaklığa ve dünyanın gidişatına umarsızlığa yenilmelerinin bir göstergesi. Üzgünüm ama bu böyle. Bir de benim için bunun ne kadar üzücü olabileceğini de lütfen düşünün.
Bu esaret sadece bir siyasi partiden ibaret olmuyor. Bunu düşünmek gerekir. Elbette her değiştiğinde dünya Türkiye yerini alıyor, ancak yeterince konuşulmasa da harcananın nesiller olduğunu herkes biliyor.
Gezi olaylarında gencecik insanlar kendilerini megapolun ortasına attı. Bu tip bir gençliğin, ideolojisi bugün fena halde kırılgan hale gelmiş bir CHP için ne kadar büyük bir tehdit olabileceği sinsiliği ardından söylenen birkaç hamasi laftan başka birkaç kişisel çaba dışında bir şey var mı? Bunun ne kadar üzücü, yıpratıcı olabileceğini biraz düşünün.
Sovyet ülkelerinde herkesin bildiği kenar muhitlerde topladığı çiçekleri sabahtan akşama satmaya çalışan yaşlı kadınlar vardır, eminim bunu gören CHP'li seçmenleri makarna ve kömür ile oy veren AKP seçmenini düşünürlerdi ilk olarak... Oysa herşeye rağmen onca acının ardından o yaşlı kadınların bir kitap ödünç alabileceği kütüphaneleri de vardır şehirlerinde vaktiyle elde edebildikleri. Neden biraz da kendileri için bunu düşünmezler? Hayır, sosyalist ya da komünist bir rejimi olmalıydı Türkiye'nin demiyorum: ama CHP'nin altı okunun hangi biri oturup biraz okumadan anlaşabilecek sığlıktadır diye biraz düşünüyorum... Acaba Türkiye'de buna benzer bir durum yaşanırsa AKP seçmeni çiçek mi satmaya karar verir bu da başka bir konu. Bu sırada sokakta sadece ithal kıyafetlerin içinde ilkel insanlarla karşılaşıyorum, ezilmişliğini aşırı kendine güven ya da parlak makyajlarla kapatmaya çalışan kadınlar, hıncını birbirinden çıkaran gençler. Bu bugünlerin öncesinde de öyleydi, Avrupa'da yaşayanların iyi bildiği gurbette Türk'ün Türk'ten başka düşmanı yok sözü iyi bilinirdi. Herkes yırtmaya bakardı.
Rahat günlerde yolsuz işler yapmaya alışmış basın kuruluşlarının böyle bir dönemde bile bu işlerden vazgeçemiyişleri, bunlar elbette Rus oligarkların durumuna pekala benziyor. Dokunulmaz CHP'nin etrafında iç siyaset dışında ne varsa onu suçlayan insanlar. İç siyasette siyasi partiler ve kurumlar dışında ne varsa onu suçlayan insanlar.
Gençler ülkeden kaçıyor, başka ülkelerde vatandaşlık kovalıyor. Sonra? Türkiye'nin batılı yoluna döneceğine inanç hala pek sarsılmadı. Evet gerçekten de başka ülkelerde Türkler tekrar batılı bir yola kavuşuyor.
No comments:
Post a Comment