Saturday, 25 August 2018

Toplantı ve Gösteri Hakkı ve Emniyet Güçleri

Polisler sivil, demokrat ve hukuk düzenini savunan topluluklarla bile yakın temasta paniğe kapılıp arbedeye giriyorlar. Bu anlarda yüzlerine bakıyorum. Bireysel hareket sorumluluklarına bırakılıyor, onlar da ilkel güdülerine yaslanıyorlar. Kendilerine gelmeleri bile vakit alıyor. Seni alırım, gel buraya, tuttum götürücem gibi tatbikleri hukuki açıdan açıklamak zor. Ortaya çıkan uygulamayı incelediğimizde devlet örgütünün sınırlarını aşan, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı ve insan haklarını ihlal edici sonuçlar elde edildiğini fark etmek zor değil, ve bu takım amaçlardan şüphelenilmesi de haksız değil.

Bir dönem emniyet güçleri belki korkulduklarına da inandıklarından daha kendilerine güvenli olurdu. Rahat ve dikkatli hareket etme imkanı bulabilirdi. Siyaset demokrasinin çerçevesindeydi ve sokağa çıkmak, eylem yapmak ve sesini çıkarmak bunun doğal getirisiydi.

Bu dengeyi Gezi olaylarının değiştirdiğini anlayabiliyoruz ancak siyaset bunu başka amaçlar için kullanırken: çözüm de siyasi hata olarak kabul ettiriliyor.

Siyasi erkin yürütücüleri bir yandan: liyakat sorunu başladığından beri emniyet güçlerinin eğitimlerinde nasıl bir değişim, gerileme olduğunu da hasır altı edebiliyor.

Türkiye'de emniyet gücünün artık yegane kalan yöntemi kontrol ve denetimlerini kaybettiklerini kamuya eylemle ispatlayarak korkutmayı amaçlamak. Buna çözüm önericek değilim ancak AB işkenceyi bitirin, tutukluluk sürelerini azaltın gerisi umurumda değil dedi yıllarca.

Silahlı bir gücü savunacak halim yok ancak Türkiye'de Emniyet Güçleri asırlık bir kurum, mantık bu işlerin böyle olmaması gerektiğini hatırlatıyor.

No comments:

Post a Comment

" In his 2007 book on Jim Jarmusch, author Juan Antonio Suarez remarks that the director’s films “are centrally concerned with situatio...