Friday, 16 February 2018

Popülizm ve popülist liderler üzerine notlar

Popülist lider tarifi yanlış ya da demokrasiden uzak bir siyaset teorisinin anlam ekseninin ürünü olabilir ancak.

Ancak ne olursa olsun Türkiye'de popülizm üzerine konuşulması önemli ve durumumuz üzerine düşünmemiz için iyi bir zemin sağlıyor.

Not düşmek istediğim en önemli konu pek çok yerde kullanılan Karizma: Alman sosyolojisinin ürünü bu terim Alman modernizmi çerçevesinde ele alınmalı. Yeterince araştırmam yok ve genel laflar etmek istemem ancak Alman'ların ya da Alman sosyolojisinin laisizm anlayışıyla da ilgili bir bağlamda düşünülmesi gerekir bence.

Öte yandan yine buradan yola çıkarak popülist liderlerin eldeki örneklerinin ortak özellikleri biraz bu bağlam çerçevesinde toplumla kurulan bir ilişki olarak daha iyi anlaşılabilir: ancak siyaset biliminin dışında kalır zira kişi tavırları ya da insani özelliklerin bir norm oluşturduğu benim bildiğim Hazreti İsa dışında görülmedi.

Pertev Nailli Boratav'ın da çalışmalarını kaynak alarak belki, toplum ve sanat ya da sanatçı ilişkisinin zayıfladığı, zenginleşmediği, hatta bastırıldığı toplumlarda popülist liderlerin belki gösteri sanatlarının yerini doldurduğunu söylemek en azından toplumbilimi açısından çerçevesi yanlış olmayan bir bağlamda ve tutarlı duracaktır.

Peki insanların popülistlerle kurdukları ilişkiye zemin olan olgular tamamen siyaset bilimi dışı mıdır? Bu bugün araştırmacıların önündeki bir zorluktur, ve aşılması gerekir. Aksi takdirde toplumun evrimsel hareketinin doğal nedenlerini -tarihe bakıldığında- yanlış bir yere, bir siyasetçiye (bir yasamacıya değil daha çok bir gölge oyunu sanatçısına belki) yansıttığı söylenebilir ki bu otoriter siyasetin önünü demokratik bir kontrol olmaksızın açar. Şimdilik demokrasinin olduğu ya da iyi kötü olduğu ülkelerde bir denge sağlanıyor ancak toplumun da yanlış bir yolu izlediğini tespit etmek haksız olmaz.

"In the next few years we shall either get that effective Socialist party that we need, or we shall not get it. If we do not get it, then Fascism is coming; probably a slimy Anglicized form of Fascism, with cultured policemen instead of Nazi gorillas and the lion and the unicorn instead of the swastika."
The Road to Wigan Pier, George Orwell

Bugün artık faşizm eskisi gibi toplumbilim açısından bir konu olarak tartışılamıyor. Sınıflar arası ilişki, iktidarı elde edebilen partilerin toplumla ilişkisi, toplumların değişimi sadece siyaset bilimi çerçevesinde ele alınıp, eylemlere polis müdahalesi ve bugün pek çok daha temel hak ve özgürlükleri ihlal eden, insan haklarına aykırı uygulamaların haberleştirilebilmesiyle ancak somut örnekler açısından ele alınıyor.

1935 yıllarında yazılmış bu Orwell'in satırlarına burada yer vermemin nedeni, o gün sosyalizm bir umut olarak kenarda dururken, üstelik Orwell gibi bunun farklı yorumlarının da mümkün olduğunun altını çizebilen bir entelektüel ortam ve toplumsal yapının gidişatını bizzat izleyen yazar ve düşünürlerden bugüne daha çok routeledge yayınlarından sipariş ettiği kitaplarla vakit geçirmekten keyif alan asosyal akademisyen ve yazarlar : popülizm ile faşizmin nedenleri aşağı yukarı aynı olmasına karşın hukuki, toplumsal ve elbette kültürel bir olgu olan demokrasiyi siyasileştirmekten başka pek bir şey yapmıyorlar.

Çetin Altan'ın Türkün Türke propagandası bugün artık Türkün Türke popülizmi...

Demokrasinin hukuki, toplumsal ve kültürel zemini için bir oluşum, hareket ortaya çıkarılıp siyaset ve hukuk ya da siyaset ve kültür hatta hukuk ve kültür katmanları arasında yapılması gereken onca iş için emek sarf edilebilir öyleyse, ancak siyasi tavır elit kesimin yıllardır soylulaştırılmış namusu, kara sevdası...


Karşısında demokrasiyi kalkan ve kılıç olarak kullanan genç biliminsanlarını gören goril de demokrasiyi düşman bellemekten büyük keyif alıyor.

No comments:

Post a Comment

" In his 2007 book on Jim Jarmusch, author Juan Antonio Suarez remarks that the director’s films “are centrally concerned with situatio...